Compassion in the jungle, compassion in your hands..
Bazen, denir ki birinin gitmesine izin vermek, çıkıp gitmesine hayatınızdan, aslında kendini özgür bırakmaktır. Sevmediğin kişiyi senin zihninde tutan o bağlar o hayatını yaşadıkça seni de onunla beraber sürükler, uzaklara götürür, hiç bilmediğin diyarlara, zaten auraları uyuşmayan iki ayrı insanın birbirleriyle bağlantıları olmasa asla gitmeyecekleri kabuslara sürükler onları. Kişinin bütün gücüyle de denese kendisine yaşatamayacağı can acısını yaşatır peşine takıldığı kişi, yine de bırakmak o kadar zordur ki bırakana kadar insanlar ya intihar ederler, ya mahvederler hayatlarını, ya da eninde sonunda koşturan atın yularını bıraktıklarında yerlerde sürüklenmekten paramparça olmuşlardır, bir el kalmıştır geriye hala sımsıkı yuları tutan, geriye kalan kişilik, benlik, özsaygı, gurur, yaşam sevinci, onur gibi kavramlar yerdeki cam kırıklarına, çöp tenekelerine, araba lastiklerine kurban gitmiştir. Bırakmak zordur ki o kadar, bilinçaltımız maskeler yüzlerce defa, en zekiler, en gözü açıklar bile kanar onun pırıltılı rüyasına. Kimilerimiz bırakmamayı şövalyelik, onur, haysiyet gibi kavramlara itelelerler, onlarla bir görünür bırakamamak, ¨courtly love¨, bir nevi. Kimilerimiz ise hayali öykülerin kahramanlarında kendini ve sevdiğini bulur, o başkasını sevse de ¨seviyorum¨ demeyi erdem sayar, gururunu kırar, kutsal bir yolda hacı olarak görür kendini, ¨aşk¨’ın gücüne karşı duramaz, durmamalı der ölümlüler, neyiz ki biz karşısında Venüs’ün? Ama unutulmamalıdır ki Venüs’ü yaratanlar da insanlardır, ve insanın yarattığını yine insan yıkar. Kimilerimiz ¨ya benimsin, ya toprağın!¨ der, intikam ister bütün ruhuyla, intikam yakıcıdır, yutması zordur, soğuktur çünkü ama ondan da kötüsü insanın kendini intikam isteyebilecek kadar kötü biri olarak görmeye alışması daha da zordur. Ama nedir, intikam iyidir, tatmin eder, yapılması gereken ama yapılmayandır. Sonunda kendinizi intikam istediğiniz için kirlenmiş, ama yine de bıçağı eline alamayacak kadar iyi bir insan olarak bulursunuz evinizde, odanızda. Eh, Cesur Yeni Dünya. Bazılarımız da -ki onlar en kötüleridir- bir köşeye geçip ağlamak ister, amaçsız, sonuçsuz. Yaşam fazla gelir onlar kadar eksik insanlara, nedir ki onlar, insanlar’ın karşısında? Dünya karşıdır onlara aslında. ¨Kimse umursamıyor¨ derler, farketmezler ki içlerindekileri bilmeye muktedir değildir kimse, eğer dil lâl olmuşsa, kimse bakmaz gözlere, bilmezler. başkalarından beklerler anlaşılmayı o da bir türlü gelmez.. Nitekim nedenler farklı, sonuç aynıdır, derler ya, yağacak yağmuru durdurmaya muktedir kimse yoktur cihanda. Doğaya karşı gelinmez, kızlar her zaman ¨kız¨dır, erkekler her zaman ¨erkek¨. Ne gerek ki durdurmaya zaten, herkese hakettiğini verir doğa ana, haketmediğini elinde tutana hoş gözle bakmaz, çizer cetvelle üzerini keser yaşam düğümünü o ilişkinin. Doğaldır, bir çok insan vardır, bu sınıflara girer, ve daha da fazlası vardır, benim naçizane öngörümün ötesindedirler, onlar için konuşmaya ne dilim yeter, ne kalbim taşır. Bazılarımız bunlardan hiçbiri, bazılarımız hepsi birdendir. Ve, gitmesi gerekenin gitmesine izin vermek, kendini özgür bırakmaktır.
3 Mart 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
aaaa buda huta olmuş
ben bunu okudum kime yutturuyon lan
Yorum Gönder